Bilsen Basaran

 
Çark Masalı Fiil Kan Saatleri Kilit Tanrının Kadınları Taş Sorgusu Tecrit

ÇARK MASALI

 mahmuzları parçalar sol göğsümün altındaki tanrıyı-

Onlar aynı ateşin aynı dölün oğullarıydılar
kin pusudaydı korku ölüm hınç pusuda
bir tek civan bedenleriydi orda, öylece ortada
bir de oyunlar.

Orucun kanla bozulduğu,  imsakın kanla çözüldüğü bir güz
uzakta bir dağ başında, bir manga asker arasında...
ya da sarp bir koyakta bir dağ ucunda bir mağarada...
ne var ellerinde.../ vatana ya da
vatansızlığa sığınmaktan başka.

Göğsü oyan hançer aynı: Ölüm.
ağıtların deldiği iki ana aynı: biri şehit anası
öbürü hayın pusular eşkıyası.

Dört bir yanı tutuşmuş topraklarımın
şimdi tabut bayrak, şimdi ceset lanet, şimdi ağıt, ah...
bir tek ölüm belleyenler yanılır
burada iki türlüdür ölüm, iki türlüdür ana
henüz yirmi demiş dallar kıyılırken bu çarklarda
unufak olur kayaları tahammülün.

Kim koyabilir ki düşmanının yerine yüreğini
tüm ateşleri söndürmeye tek damla yaş yeter
sür empati hançerine tırnağının ucunu /sızısı bin beter.

Hazirandı / mavi toprak domur domurdu.
Kalbimin Ali’sini / o helikopter sesinden irkilen yüreğini
Beytüşşebap’ta kanlı bir pusuya düşürdüler
kurşun geçirmezdi emdiği sütte mayalanan sevgi
ne çare…vuruldu kuzum! Sustu ağzındaki gelincik sesi.

Duvarları yanan evler / balkonlarda kavrulan bayraklar
dolaplarda kokusu çağıldayan urbalar / ah...
sızısı duvarlar yakan, yaşayan fotoğraflar
şarkılar ağıt, çocuklar toprak, çimenler kefen
hiçbir yere sığmıyor işte; sevgili, evli, çocuklu, nişanlı, öğrenci, sevdalı...
gençliğinin selinde yitip gidenler.

Ateşse aynı ateşe doğurmuştu umarsız analarınız
aynı toprakla doyurmuştu /neydi kanla üleştirilen muştu
puslu düzenin dişlerine takıldınız / bedenler gençlikler sustu.

 

Tüm ateşleri söndürmeye yeter aynı ağıttan içeri girmek
tüm acıları soğutur belki aynı ateşten tütmek
demek: aynı rahimler besledi bu bebeleri, aynı memeler sütledi
bir dil mi düşman etti dil bilmezleri
bir dil mi kurşun sürdü namlulara / fitilledi tetikledi ateşledi...
dilim, dilim dilim olaydın da yemeyeydin gençlikleri
gençleri / etlerinde ana kokusu tüten üveyikleri.

Kato Dağı’ndan katır sırtında Faraşın Deresi’ne  getirildiler
yedi cesettiler, delik deşiktiler, ölüydüler, gençtiler
yırtık battaniyeler içinde katırların iki yanına heybe misali atılmıştılar
kayalardan dereye indirildiler
mavi önlüklü, beyaz yakalı okul çocukları arkadaşlarının ellerini tutup
donmuş yüzleri,  sebep bilmez gözleriyle
nefretle deşilmiş cesetlerin derede yıkanmasını izlediler.

Sonra dere kenarında birden değişti ağıtın kavuran sesi
kadınlar girdi kırağılı sulara / yapıştı omuzları birbirine
birden “ Bukê  delâle...” “Güzel gelin de..le le le...”*
çıkrıklar çözüldü, sular köz tuttu, köz buz oldu...
hangi Memed vurdu güzel gelini / kınası avucunda yanan gelini
bilse Memed vurur muydu gelini...
Hahhooo...hah hoo..sokaklar ağıtlara dolandı / analar yandı
ölüsü derede yıkananlar, ağıtı köz olanlar
sizi de bir ana doğurmadı mı?

Tutuştu şehitliklerin boz mermer lahitleri / Alimmm..!!.
sesime kat sesini / bir ağıt / ortak bir ağıt dökelim yere
bu ülkenin dağlarında vurulanlar için
bu ülkenin bayrağına sarılanlar için
ölümde yolları ayrılanlar için
fotoğrafı duvarda yananlar için
kardeş kurşunuyla budananlar için
mektubu koynunda, künyesi boynunda solanlar için
ana sıcağına, yar kucağına doymayanlar için
ortak bir ağıt dökelim ateş üstüne.

Belki ; analar ah’ını duyanlar, akan kandan hesap soranlar
söz üstüne sözü olanlar, kanı sevgiyle yuyanlar aşkına...bir nefes barış
sonra ; ölüsü derede yıkananlarla
bedeni bayrağa sarılanlara...bir nefes söz

Bilseydi Memed düzenin oyununu vurur muydu gelini
Gelin bilseydi oyununu düzenin vurur muydu Memed’i.

Kehribar gözlerini ölüm yiyen kuzular
Ah, ateşten etini yazgılara saran analar
Tutuşup tutuşup solan, sonra harlanarak yanan ağızlar
Susun dinleyin!... çark dönüyor / çark dönü... / çark…                   2008 / Türkiye

 

* Evrim Alataş’ın güzel anısına…